Fransız tarihinin en önemli komutanlarından Napoléon Bonaparte’ın hayatını ele aldım. İyi okumalar!
Napoléon Bonaparte
Napolyon Bonapart (Fransızca: Napoléon Bonaparte), 15 Ağustos 1769’da Fransa’nın Korsika adasının Ajaccio kentinde soylu bir aileden dünyaya gelmiş Fransız asker ve politikacıdır.
Erken Yaşamı
Ana dili Korsikaca , doğduğu zaman ise adı “Napoleon di Buonaparte” idi. 1796’da soyadını Fransızlaştırarak “Napoléon de Bonaparte” yapmıştır.Avukat Carlo Buonaparti ile Maria Letizia Ramolino çiftinin 8 çocuğundan ikincisidir. Annesinin sert disiplini altında yetiştirilmiştir.

Doğumundan bir yıl sonra bu topraklar, Fransa sınırlarına dahil edildi. O zamanlarda Napolyon’un ailesi, onu Fransa’da okutacak güce sahipti. Ne kadar memleketinden ayrılıp farklı coğrafyalarda eğitim görse de Napolyon, Korsika aksanını hiç kaybetmedi ve hayatı boyunca bunu sürdürdü (Askerlik yaşamının ilk sekiz yılında sık sık uzun süreli izin alarak memleketi Korsika’ya gitmiştir).
Napolyon, 1779 yılında ağabeyi Joseph ile birlikte eğitim için Fransa’ya gönderildi. Autun’da bir kolejde Fransızca öğrenmeye başladı ve aynı yıl Brienne’daki askeri okula girdi. Matematikteki başarısı sayesinde 1784’te Parisien École Royale Militaire (Paris Kraliyet Askeri Okulu) adlı askeri akademiye kabul edildi. Matematik ve geometriye olan ilgisini daha iyi değerlendirebilmek için topçu sınıfını tercih etti. Okul sırasında babasının ölümü ile geliri azalan Napolyon, iki yıllık okulu bir yılda bitirdi. 1785 yılının Nisan ayında Valence’daki topçu alayına üsteğmen rütbesiyle katıldı.

Askeri Hayata Atılışı
Eylül 1785’te mezun olduktan sonra Bonaparte, La Fère topçu alayında ikinci bir teğmen olarak görevlendirildi. 1789’da Devrim’in patlak vermesine kadar Valence ve Auxonne’da görev yaptı.1789’da başlayan ve Fransız Kralı XVI. Louis’nin boynunu vurduran Fransız Devrimi, Bonapart’ın askeri becerisini kullanıp iktidara yükselişine uygun bir yol hazırlayan istikrarsız bir siyası ortam yaratmıştı.
Devrimin ilk yıllarını Korsika’da kralcılar, devrimciler ve Korsikalı milliyetçiler arasında karmaşık bir üç yönlü mücadelede savaşarak geçirdi. Gönüllülerden oluşan bir taburun komutasına verildi. İzin süresini aşmasına ve Fransız birliklerine karşı bir isyana öncülük etmesine rağmen, Temmuz 1792’de düzenli orduda yüzbaşılığa terfi etti. Devrim’in ideallerini benimsemeye başladı, Jakobenlerin bir destekçisi oldu ve akıl hocası Pasquale Paoli’nin politikasına ve onun ayrılma özlemlerine karşı çıkan Fransız yanlısı Korsikalı Cumhuriyetçilere katıldı.
Korsika, Fransa’dan resmi olarak ayrıldığını ilan edip İngiliz hükümetinin korumasını istediğinde; Napolyon ve Fransız Devrimi’ne olan bağlılığı, Korsika’nın Expédition de Sardaigne‘ye katkısını sabote etmeye karar veren Paoli ile çatışmaya girdi. Bonaparte ve ailesi, Paoli’den ayrılmaları nedeniyle Haziran 1793’te Fransız anakarasındaki Toulon‘a kaçmak zorunda kaldılar.
Toulon Kuşatması
Yükselişi, monarşi yanlısı bir grup Fransız’ın 1793’de İngilizler’in yardımıyla Toulon kentini ele geçirmesiyle başladı. Cumhuriyetçi hükümet; kenti geri almak için askeri bir keşif düzenlemeye karar verince harekâtın önderlerinden biri olarak görevlendirilen Napolyon, geliştirdiği savaş planıyla kentin geri alınmasını sağladı.

Fransız Devrimi’nin 4. yılında Fransa’nın hem etrafı çevrilmiş halde (bütün Avrupalı Devletler, Fransa’ya karşıydı) hem de her bölgede kral yanlısı isyanlar çıkıyordu. Bunlardan biri de liman kenti Toulon’du.Toulon, Fransa’nın en büyük deniz üssü konumundaydı ve Fransız donanmasının üçte birine ev sahipliği yapıyordu. İsyancılar, İngiliz donanmasının Toulon Limanı’na girmesi sağlamıştı. Toulon’u geri almak için 19 bin kişi ile General Carteaux görevlendirilmişti. Carteaux, limanı 1793’te kuşatmaya başladı. Devrim sonrası ordu içindeki aristokrat subaylar devrim dolayısı ile ordudan kaçmışlardı. Aslında General Carteaux asker değildi, o bir mahkeme ressamıydı. Orduda sınırlı sayıda subay bulunmaktaydı ve ilk çatışmalarda Topçu subayı Donmartin yaralandı ve Paris’e gönderildi. Paris vekili Antoine Saliceti, General Carteaux’a, Donmartin yerine hiç askeri deneyimi bulunmayan ama politik istikrar sağlamış Napolyon’u önerdi. Artık Toulon cephesinin yeni Topçu subayı Napolyon Bonapart’tı.

Napolyon bölge keşfi sırasına gözüne L’Equilette Hisarı‘ nı kestirmişti. Hisarı ele geçirebilirse İngiliz donanması topçuların menziline girecek ve donanma saf dışı bırakılacaktı. 22 Eylül günü Fransızlar Mont Caire tepesine saldırdılar. General Carteaux, Napolyon’un 4000 askerlik saldırı teklifini reddederek 400 kişi ile saldırmasını emretti. Saldırıda Fransızlar ağır bir yenilgi aldı.
Bunu gören isyancılar tepeye hisar kurup asker takviyesinde bulundu. Fransızlar, Mont Caire tepesinin fazla güçlenmesinden dolayı tepeye “Küçük Cebelitarık” ismini verdiler. Kuşatmanın çoğu cephesinde başarısız olunmasından dolayı Carteaux yerine General Jacques François Dugommier başa getirildi. Dugommier, Napolyon’un fikirlerini önemsiyordu. Karşılıklı top ateşleri sürüyordu. Napolyon’un kurmuş olduğu bataryalardan biri daha çok düşman ateşine maruz kalmıştı ve bu yüzden askerler oraya gitmek istemiyordu. Napolyon bu olayı değiştirmek için milli duyguları kullanarak “La Battarie des Hommes Sans” –Korkusuz Adamların Bataryasını– kurdu. Bu Napolyon’un askeri dehasının ilk örneği olarak tarihe geçti.
18 Aralık’ın ilk saatlerinde Fransızlar “Küçük Cebelitarık”a doğru süngü savaşına başladı. İkinci dalgayı bizzat Napolyon kendisi yönetti. Savaşırken atı vuruldu ve kalçasına mermi isabet etti. Bunların hepsine rağmen aynı gün Küçük Cebelitarık Fransızların eline geçti. İngilizler hızlıca Toulon Limanı’ndan bütün askerlerini alıp şehri terk etti. Napolyon bu başarısından ötürü Tuğgeneralliğe yükseldi.
1795 Ekim Olayları
3 Ekim’de Paris’teki kralcılar, Ulusal Konvansiyon‘a karşı bir isyan ilan ettiler. Thermidorian Reaction’ın bir lideri-Napolyon’u Toulon Kuşatması’ndan tanıyan Direktuvar üyesi Paul Barras– Bonaparte’ın Toulon’daki askeri başarılarından haberdardı ve ona Tuileries Sarayı’ndaki sözleşmeyi savunmak için komuta verdi.
5 Ekim 1795’te Paris sokaklarında Fransız Devrimci birlikleri ile Kraliyetçi güçler arasındaki bir savaş çıkmıştı. 13 Vendémiaire’de Joachim Murat adında genç bir süvari subayına büyük topları ele geçirmesini emretti ve onları saldırganları püskürtmek için kullandı. 1400 kralcı öldü ve geri kalanı kaçtı. Sokak çatışmalarından sonra tüm Parislilerden silahlarını teslim etmeleri istendi. Napolyon; terör döneminde idam edilmiş kocası Alexander de Beauharnais’in kılıcını saklaması için oğluna izin vermesine teşekkür bahanesiyle, kendisini ziyarete gelen Josephine de Beauharnais‘e âşık oldu. Nişanlısından (Désirée Eugénie Clary) ayrıldı. 9 Mart 1796’da Josephine ile evlendi.

Kralcı ayaklanmanın yenilgisi, Ulusal Konvansiyon‘a yönelik tehdidi söndürdü ve Bonaparte’a ani bir ün, zenginlik ve yeni hükümet olan Rehber’in himayesini kazandı. Murat, Napolyon’un kız kardeşlerinden biriyle evlenerek onun kayınbiraderi oldu; ayrıca Napolyon’un komutanlarından biri olarak hizmet etti. Bonaparte, başarısı sayesinde İçişleri Komutanlığına terfi etti,rütbesi tümgeneralliğe yükseldi ve İtalya Ordusu’nun komutanlığına verildi.
İtalya Seferi
1796’da Napolyon, İtalya’daki Fransız kuvvetlerinin komutanı olarak atandı .12 Nisan’da Alpler’i aşarak Kuzey İtalya’ya saldırıya geçti. 28 Nisan’da Sardinya-Piyemonte Krallığı ,Cherasco Ateşkesi ile savaştan çekildi. 15 Mayıs’ta Napolyon’un ordusu Milano’ya girdi. Avusturya ordularını art arda yenilgiye uğrattıktan sonra Ocak 1797’de İtalya’daki Avusturya askeri varlığını püskürterek Viyana üzerine yürüdü. Ele geçirilen topraklar Fransa’ya para ödemek ve mal vermek zorunda bırakıldı.

Napolyon, düşman kuvvetlerini köşeye sıkıştırıp bölmek için hızlı davranmıştı. Askerlerini, savaş olduğunda düşman kuvvetlerini sayıca geçecek şekilde stratejik bir şekilde konuşlandırıyordu. Askerlerine övgüler yağdırıyor, morallerini yüksek tutmaya çalışıyordu.
Ön-barış anlaşması 18 Nisan’da Leoben’de yapıldı. Barış görüşmeleri sürerken 12 Mayıs’ta Venedik işgal edildi. Avusturya ile barış antlaşması 17 Ekim’de imzalandı.İtalya seferi sırasında 18 meydan savaşı kazanan Napolyon’un Fransa’daki ünü arttı, hükümette daha itibarlı bir pozisyona getirildi. Bölgeden topladığı vergiler sayesinde Direktuvar yönetimine mali kaynak yaratması sayesinde politik olarak da sivrildi.
Mısır Seferi
1798’de, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde bulunan Mısır’a gönderilen askeri keşif birliğine önderlik etti. Hedefi Mısır’ı ele geçirip Orta Doğu’yu fethetmekti.
Akdeniz’de devriye gezen Britanya donanmasını 10-13 Haziran’da yenilgiye uğratıp stratejik öneme sahip Malta’yı işgal eden Fransız donanması, 1 Temmuz’da İskenderiye önüne demir attı. İskenderiye’yi işgal ettikten sonra Kahire’ye yöneldi. Mısır resmen Osmanlı toprağı sayılsa da güç, Memluk Beyleri’nin elindeydi. Memluk Beyi’nin ordusunu Piramitler Muharebesi’nde yendikten sonra Napolyon, 22 Temmuz’da Kahire’ye muzaffer bir komutan olarak girdi. İslam padişahının dostu olduğunu, Memlûk Beyleri’nin nüfuzunu sona erdirmek üzere Kahire’ye girdiğini iddia eden Napolyon yaptığı din propagandası ile halkı yanına çekmeye çalıştı. Merkez ve eyaletlerde kurduğu divanlara ulemaları atayarak ülkeyi divanlar aracılığıyla yönetmeye başladı.

Kuzey Mısır’ı ele geçirmede başarılı olsa da keşif, İngilizlerin Nil Muharebesi’nde Fransız donanmasını mağlup etmesiyle kesintiye uğradı. Bu durum, Fransa’nın Napolyon’un yorgun düşmüş birliklerinin ihtiyaçlarını karşılamasını ve takviye asker yollamasını zorlaştırdı.Napolyon’un birlikleri Mısır’da sekteye uğramışken Fransa’da da durumlar iyi değildi. Avusturya ve Rusya İngiltere ve Osmanlı’yla birleşerek Fransa’ya savaş açmıştı. İç işlerde de durum karışıktı. Monarşi yanlıları hükümeti devirmeye çalışırken isyanlar da ardı ardına patlak veriyordu. Durumdan faydalanan Napolyon, 1799’da Mısır’ı terk etti.

Keşif, askeriden ziyade bilimsel alanda daha başarılıydı. Napolyon giderken çok sayıda bilim insanını da yanında götürmüş böylece Mısır’daki antik anıtlar hakkında önemli miktarda bilgi elde edilmişti. Bilimsel getirilerin en önemlisi ise Antik Mısır hiyerogliflerinin deşifre edilmesini sağlayan bir bulgu olan Rosetta Taşı’nın keşfedilmesiydi.

Avrupa’da Fransa’nın Koalisyon ordularına yenildiğini haberini alınca ülkesine dönme kararı aldı. Eylül 1799’da ordusunu Mısır’da bırakarak iki küçük gemiyle Fransa’ya döndü.
Birinci Konsül
Napolyon, 1799’da Mısır’ı terk edip Fransa’ya yol alarak kendisine “Birinci Konsül” unvanıyla Fransa’ya hükmetme imkânı tanıyacak askeri bir darbeye önderlik etti.14 Haziran 1800 tarihli Marengo Muharebesi’nde Avusturya ordusunu yenilgiye uğrattı ve İtalya cephesi tekrar Fransızların lehine döndü.
2. İtalya Seferi’ni de başarıyla sonuçlandırmış olan Napolyon, tekrar Paris’e geri döndü. Ekonomi ve yasal alanda kökten reform çabaları içine girdi. Sahip olduğu çok geniş yetkilerden yararlanarak devlet mekanizmasının işleyiş etkinliğini artıracak yönde geniş düzenlemeler yaptı.
Fransız Merkez Bankası’nın kurulması, devlet okullarının açılarak eğitimin bir kamu hizmetine dönüştürülmesi, Code Napoléon’u (Napolyon Kanunları) olarak da bilinen Fransız Medeni Kanunu’nun hazırlanması çalışmalarına başlanması, subay okulları açılması, onun dönemindeki gelişmelerdendir. Reform ve yasa çalışmaları halk tarafından da desteklendi. Metinde inanç özgürlüğünü sağlayan hükümler yer alsa da kocalarının üzerlerinde ağır bir tahakküm kurduğu kadınlara verilen haklar oldukça kısıtlıydı.

25 Mart 1802’de imzaladığı Amiens Barış Antlaşması ile Fransız Devrim Savaşları’na son verdi.Ancak bu barış dönemi uzun sürmedi. Fransa’nın Avrupa’daki ekonomik ve politik gücünün giderek artması İngiltere açısından giderek genişleyen bir tehdit oluşturmaktaydı. Sonunda İngiltere 1803 yılının Mayıs ayında Fransa’ya savaş ilan etti.
Birinci Konsül olarak etkisi giderek artan Napolyon ve 1804’de bir referandum sonrasında Fransız imparatoru seçildi. Yeni imparator gücü elinde tutabilmek için, hiçbir karşıtlığa mahal vermeyecek ağır bir sansür uygulamaya başladı. Çok sayıda resmini yaptırıp kamu binalarında sergiletmeyi de ihmal etmedi.
Fransa Napolyon’un yönetimi altındayken genellikle diğer ülkelerle savaş halindeydi. Avusturya ve Prusya’ya ağır mağlubiyetler yaşatmışsa da İngilizlerin devasa donanma kuvvetleri Napolyon’un Büyük Britanya’yı ele geçirmesini olanaksızlaştırmıştı. Avrupa’daki ülkelerin Büyük Britanya’yla ticaret yapmasını engellemek için “kıta ablukası” bile uygulamıştı.
Zaman ilerledikçe, Napolyon’un düşmanları da Fransız ordusunu yenebilmek için yeni taktiler kullanmaya başladı. 1804’de köleliği yeniden getirmeye çalışan Fransız birlikleri Haiti’de yerli halk tarafından büyük bir mağlubiyete uğratıldı. Fransız ordusunu yenmek için gerilla taktiğini kullanmışlardı. Mağlubiyetten sonra Napolyon, Louisiana’yı ABD’ye satarak Avrupa kıtasındaki seferlere yoğunlaştı.
İmparator Napoléon
1804 yılının Mayıs ayında, kralcıların bir komplosunu bahane eden Napolyon kendisini imparator ilan etti. Konsüllüğü imparatorluğa dönüştü. Karar, 2 Ağustos’ta yapılan halk oylaması ile onaylandı. 3,572,329 “evet ve 2579 “hayır” oyu verildi. Napolyon, yeni rejimi kurmaya başlamak için halk oylaması sonuçlarını beklemeyi gerekli görmedi. Hemen ağabeyi Joseph ile kardeşi Louis’i prens ilan etti. Yetenekli subaylara Legion d’honneur nişanı verdi.
Ama Napolyon’a gelen tepkiler büyüktü; annesi onunla irtibatını kesti, Beethoven bestelerinden onun adını sildi ve daha birçok diplomat, bürokrat, devlet adamı ve asker onunla irtibatını kesti. En çok tepki gösterenler devrimciler, ihtilalciler ve askerlerdi. Mart 1805’te ise İtalya’da kendi kurduğu cumhuriyeti lağvederek kendini İtalya kralı ilan etti.

1805 yılının Ekim ayında Fransız-İspanyol birleşik donanmasının Trafalgar Deniz Savaşı’nda İngiliz donanması karşısında yenilmesi üzerine Napolyon, İngiltere yerine onun müttefiklerini dize getirme yolunu seçti. Fransız ordusunu Orta Avrupa’ya yürüten Napolyon, Ulm ve Austerlitz zaferleriyle Avusturya’yı ve Napoli’yi savaş dışı bıraktı.Eylül 1806’da Prusya ordusunu Jena Muharebesi‘nde, hemen ardından da Rus ordularını Friedland Savaşı‘nda bozguna uğrattı. Temmuz 1807’de Rus çarı I. Aleksandr’la Tilsit Antlaşması imzalandı ve Rusya savaştan çekilmek zorunda kaldı.
Düşüş Dönemi
Amerika’da karşısına çıkan gerilla taktiği Avrupa’da da Napolyon’un peşini bırakmamıştı. Ordusu 1808’de İspanya’yı ele geçirdikten sonra İspanyollar Fransız birliklerini pusuya düşürerek direnmiş ardında halkın arasına karışarak gizlenmişlerdi. Fransızlar köyleri yakıp yıksa da İspanyollar kuvvetleri asla teslim olmadı. Napolyon yüz binlerce birliği İspanya’da tutmak zorunda kaldı. Süregelen bu çatışmalar Fransız ordusunu öylesine yormuştu ki Napolyon bu direnişe “İspanyol ülseri” adını verdi. Benzer gerilla taktikleri Napolyon karşıtlarınca Güney İtalya’da da kullanılmaya başlandı.
I. Aleksandr’la yapılan antlaşma, Rusya’ya İngiltere’ye karşı askerî harekâta kadar varacak yaptırımlar uygulama yükümlülüğünü getirmektedir ama I. Aleksandr, bu tür politikalardan kaçınmıştır. Bunun üzerine Napolyon, 1812 yılı ortasında 800 bin kişilik ordusuyla Rusya Seferi‘ne girişmiştir. Rus ordusunu yenilgiye uğratan Fransız ordusu Moskova’ya girmiştir. Ancak Rusların bu yenilgiden sonra Rusya içlerine çekilmeleri, giderken de Moskova’yı yakmaları ve kışın da bastırması neticesinde Napolyon, ordusunu barındıracağı bir yer olmadığını anlamış ve Çar’ı antlaşma yapmaya davet etmiştir. Ancak I. Aleksandr bu teklifi reddetmiştir. Napolyon ise tek çareyi orduyu Fransa’ya geri götürmekte bulur. Fakat sert kış koşulları, azalan erzak ve malzemeleri,hastalıklar işi güçleştirmişti.

Gerçekte 400.000 askeriyle Moskova’yı ele geçirmiş, ancak zaferi pek uzun sürmemişti. Bu Napolyon’un en büyük mağlubiyetidir. Fransız ordusunun yaklaşık olarak dörtte üçünün zayi olmasına sebep olmuştur. Ordusunun büyük bir bölümünü Rusya Seferi sırasında kaybeden Fransa, yeni bir ordu oluşturmanın zorluklarına katlanmaya mecbur olmuştur. Üretimden çekilen işgücü ve artırılan vergiler, halkı da Napolyon’a karşı bir tutuma itmiştir.
Napolyon, bu dönemde kendisine karşı düzenlenen hükûmet darbesini bastırdı ve yeni bir ordu kurdu. Ancak 1813 ve 1814’te baskılar arttı ve halk desteği düştü. Napolyon saldıran değil savunan tarafa geçmişti. Bu kez saldıranlar Rusya, Büyük Britanya, İspanya, Avusturya ve Prusya’ydı. 1814’de bu ülkelerden birlikler Nisan ayında Paris’e vararak Fransa’yı ele geçirdi. Tahtan çekilmeye zorlanan Napolyon Akdeniz’deki Elba Adası’na sürgüne gönderildi.
Hakimiyetin Son 100 Günü
Napolyon, Elba Adası’ndan kaçıp 1815’de Fransa’ya tekrar dönüp tahta geçti.Böylece Napolyon ikinci kez tahta çıktı. Halk desteği tekrar yükseldi. Waterloo Muharebesi’nde mağlup olana kadar yalnızca 100 gün iktidarda kaldı. Amerika’ya kaçmak istedi ancak bunu başaramadı ve İngilizlere teslim oldu. İngilizler onu Atlantik’teki Saint Helena’ya götürdü.Tahtına ikinci kez veda etmek zorunda kaldı. Son yıllarını bu küçük adada geçiren Napolyon, 5 Mayıs 1821’de 51 yaşındayken mide kanserinden öldü.Külleri 15 Aralık 1840’ta Paris’e getirilebildi ve Les Invalides’e gömüldü.

Napoléon Bonaparte hakkında videoları izlemek isterseniz eğer, link aşağıda! 👇
Yazımı okuduğunuz için teşekkür ederim! Beğenmeyi , yorum yapmayı ve paylaşmayı unutmayınız!
Takipte kalmayı unutmayın!